31 Aralık 2008

2009

hadi bakalım...

Kings of Leon.only by the night
Earlimart.hymn and her
Eddie Vedder.into the wild
Joshua Radin.simple times
Lisa Hannigan.sea saw
Once.ost
Sakin.hayat
ColdPlay.viva la vida or death and all his friends
Elvis Costello.my aim is true
Modest Mouse.we were dead before the ship even sank
Midlake.the trials of van occupanther
Ingrid Michaelson.girls and boys
The Pierces.thirteen tales of love and revenge
Morcheeba.dive deep
Yasemin Mori.hayvanlar
Katie Herzig.apple tree
Tv on The Radio.dear science

30 Aralık 2008

the one with poker

CHANDLER: OK, so now we draw cards.
MONICA: So I wouldn't need any, right? Cause I have a straight.
RACHEL: Oh, good for you!
PHOEBE: Congratulations!
CHANDLER: OK Phoebs, how many do you want?
PHOEBE: OK, I just need two... the, um, ten of spades and the six of clubs.
ROSS: No. No, uh, Phoebs? You can't--you can't do--
RACHEL: Oh wait, I have the ten of spades! Here!
ROSS: No, no. Uh... no, see, uh, you-you can't do that.
RACHEL: Oh, no no no no no no, that's OK, I don't need them. I'm going for fours.
ROSS: Oh, you're...
MONICA: Alright, here we go. We've got salmon roulettes and assorted crudites.
PHOE, RACHEL: OOooooo!
JOEY: Whoa, whoa, whoa, Monica, what're you doin'? This is a poker game. You can't serve food with more than one syllable. It's gotta be like chips, or dip, or pretz.

Parmakizi
Saltanat
005
Şaşkın
Inbox
Sadece



plastik bi ördeğin esiri oldum

20 Aralık 2008

kesişim kümesi :)

mısır'da olmak.

naçizane telefonum kendinden geçtiği zamanlardan birinde rehberi temizledi. şu anda hiçbir numara bulunmamakta. ayarlarını da yok etti hadi o neyse de... ama belki "lazım olur" diye heralde eski mesajlar duruyor!

mısır'da sinirli olmak...

18 Aralık 2008

le bougeois gentilhomme :)
molière.
<3

test your color IQ



kutucukları bir renkten bir diğerine değişene kadar sıraya sokuyorsun. 
sonra score deyip sonucunu görüyorsun. göz yoruyor biraz.
"canım sıkıldığında denerim" (hani olmaz ya) : hue test
love me do.the beatles.
i wanna hold your hand.the beatles.
she loves you.the beatles. yeee ye ye
"Pain. You just have to ride it out. You can only hope it goes away on its own, hope the wound that caused it heals. There are no solutions, no easy answers, you just breath deep and wait for it to subside." der grey.

bomomo

17 Aralık 2008

"a truth that's told with bad intent 
beats all the lies you can invent. "
on my shoulders.the do.
strawberry swing.coldplay.

AFI AWARDS 2008


Amerikan Film Enstitüsü'nün yılın filmi seçimleri: 

THE CURIOUS CASE OF BENJAMIN BUTTON

THE DARK KNIGHT

FROST/NIXON

FROZEN RIVER

GRAN TORINO

IRON MAN

MILK

WALL-E

WENDY AND LUCY

THE WRESTLER


Yılın TV programı seçimleri:

BREAKING BAD

IN TREATMENT

JOHN ADAMS

LIFE

LOST

MAD MEN

THE OFFICE

RECOUNT

THE SHIELD

THE WIRE


Şu tv programlarını okurken en çok melisa'yı andım, anıyorum. 

Hatun anlıyor canım bu işlerden...

www.afi.com

the ugly truth

19 Haziran'da Türkiye'de vizyonda olacakmış diyorlar. tatlı klasik bir romantik komedi heralde. "lead to an unexpected result" şeklinde sundukları ve aslında sonunu hepimizin bildiği, normal insanların hayatlarında sadece bir kere izleyerek yetinebilecekleri, diğerlerinin ise çeşitli bahanelerle tekrar tekrar "yek yeaaah" diyerekten izleyebilecekleri bir 'isobel stevens' filmi... beğeniyoruz kendisini. yanındaki de sparta (baklavalı) abiymiş. 
dün @ arby's
- ben bi beef'n cheddar menu alıym.
- içeceğiniz ne olsun?
- ice tea şeftali.
- limon olsa?
- şeftali yok mu?
- var da, az kaldı.
- ... hö?

16 Aralık 2008

The Curious Case of Benjamin Button

"He is a miracle, that's for certain... 
just not the kind of miracle one hopes to see..."

Benjamin Button hayatı tersten yaşıyor. Ihtiyar başlıyor, hatta kırışıklı bir bebek olarak dünyaya geliyor ve gün geçtikçe gençleşiyor. fyi: www.benjaminbutton.com
2004 yılında proje aşamasında olduğu duyurulmuş fakat yönetmeni David Fincher  (bkz: se7en (95), the game (97), fight club (99)) başka filmlere (zodiac) öncelik vermeye karar verince Button'un hikayesi 2008'e kalmış. 
Bu kadar sıradışı bir öykünün sağlam bir senaryo ve kurguya ihtiyacı olmalı, umarım başarmışlardır. Türkiye'de 6 Ocak'ta vizyona giriyormuş... Ben merak ve sabırsızlıkla bekliyorum.
life can only be understood backward
it must be lived forward

15 Aralık 2008

selen'lerin yılbaşı ağacı bu sene bizim evimizi süslüyor. bu akşam kurduk. eski süslere birkaç yeni süs de ekledik. fazla renkli oldu ama güzel de oldu. 1 selen boyunda nurtopu gibi bir çam ağacımız var. ama ayakları çok çıplak. ve ışığını takamadık henüz, öyle de biraz çıplak.. hmm bir de "kıçından sarkan ipi çektiğinde kollarını bacaklarını havaya kaldıran bir micro-noel baba" astık sokak kapımıza. ho ho ho. yılbaşı gecesi de hindi pişireces artık...

burn after reading 
                                                                              intelligence is relative
this is the life.amy macdonald.

12 Aralık 2008

"Maybe we're not supposed to be happy. Maybe gratitude has nothing to do with joy. Maybe being grateful means recognizing what you have for what it is. Appreciating small victories. Admiring the struggle it takes simply to be human. Maybe we're thankful for the familiar things we know. And maybe we're thankful for the things we'll never know. At the end of the day, the fact that we have the courage to still be standing is reason enough to celebrate." s2e9 thanksforthememories

10 Aralık 2008

beslenir ki bu!



...we had friends




gözlerini uzaklara kilitlemişsin. 
gitme. 
şimdi bir kanalda erol evgin buldum. çocukluğumda dinlediğim bir şarkısı vardı. plağından dinlerdim. "kuşlar uçar".. bir daha hiç duymamıştım. şimdi onu söylemeye başladı. şaştım, duygulandım, sevindim... seviyorum bu adamı. aslında ben "adamcaaaza mor far sürmüşleer" şeklinde bir isyanımı dile getirecektim, rimel de var sanırsam. ama şarkı başladı ve herşeyi unuttum. bütün plakları çizene kadar yerlerde yuvarlayıp erol evgin'inkini saklayan sıska, güleryüzlü kız çocuğu oldum bir anda:
"kuşlar uçar, kuşlar uçar, ben koşarım! 
ben koşarım, ben koşarım, kuşlar uçar..
kuşların kanatları var 
benim kanadım kollarım
kanadım 
kollarım
kuşlar kanadını çırpar 
ben de kolumu sallarım."
bendeki karanlığı bir de bana sor...

update. 21:09 şimdi de hep böyle kal'ı söylemektedir... 
aaah ah. 
update. 21:24
son ışıkları sönüyorsa sokakların. yeni bir gün giriyorsa penceremden yavaş yavaş. sen yoksan yine, bense yorgun ve yalnızsam. hele bir de bir kadehin gölgesine sığınmışsam. ve yılların hesabını şaşırmışsam...
update.21:35
ve işte benim için çok özel bir şarkı geliyor.. yalnız erol evgin söylemeli bu önemli bir detay.
"bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç?
çılgın gibi koşarak kırlara uzandın mı hiç?
bir his dolup içine uçuyorum sandın mı hiç? 
geçen günlere yazık yazık etmişsin gönül sen.. 
öyleyse hiç sevmemiş sevilmemişsin gönül sen.. 
albümdeki o resme bakarken ağladın mı hiç?
mazideki günlere kalbini bağladın mı hiç?
unutmayıp adını senelerce andın mı hiç?
geçen günlere yazık yazık etmişsin gönül sen..
öyleyse hiç sevmemiş sevilmemişsin gönül sen..."

better safe than sorry

...

09 Aralık 2008

beni düşüneceksin.nilüfer.
"eğer çok istiyorsan, ne eline batan diken ne de söylenenler umurunda olmayacak.
kim olursan ol, tek istediğin şu kokuyu duymak olacak..."
iş bankası reklamındandır efendim.öyle aklıma geldi.
is there anybody going to listen to my story all about the girl who came to stay?
she's the kind of girl you want so much it makes you sorry... still you don't regret a single day.

she's the kind of girl who puts you down when friends are there, you feel a fool.
when you say she's looking good she acts as if it's understood. she's cool, ooh...

girl.beatles.

08 Aralık 2008

it's my heart, and it's broken

hayatını kendin mi yaşıyorsun?
belki yanında biraz alkol tüketimi, avec modération tabi ki, daha iyi olurdu.
"you wonder how different your life would be if just one thing... one thing hadn't happened.."

"let's say there was a little girl, and from the time she could understand, she was taught to fear... let's say she was taught to fear daylight. she was taught that it was her enemy, that it would hurt her. and then one sunny day, you ask her to go outside and play and she won't. you can't be angry at her can you?"



07 Aralık 2008


french kiss
"first, you would forget his chin and then his nose and after a while you would struggle to remember the exact colour of his eyes.
and one day you wake up and he's gone. his voice, his smell, his face.
he will have left you.
and then you can begin again."

06 Aralık 2008

crying over spilled milk

bugün içimde birisi oturmuş hıçkıra hıçkıra ağlıyor.
bana kalsa, nitekim iyiyim bile diyebilirim. fakat o susmuyor. nereye gitsem benimle geliyor. sen belki mutlu olucak sebepler arıyorsun ama kendini kandırıyorsun diyor bana. dışarı çıkıyorum, sevdiğim insanlarlayım, gülüyorum, kafamı dağıtmaya çalışıyorum..ama onu durduramıyorum. dinlemiyor beni. ne umutlanmama, ne oyalanmama, ne de ne uğruna zırladığını anlamama izin veriyor. yeter artık diye bağırınmak, kendisini (ve/yani kendimi) pataklamak istiyorum. birşeyler yapmaya çalışırken sürekli ağlayan birini taşımak çok zormuş.
deliriyorum muhtemelen.
ingrid michaelson.the way i am.

05 Aralık 2008

bayram?

hıh!
bu gmail'in yeni temalarından birindeki adamları çok sevdim: zoozimps.
kızgını var, uyuyanı var.düşmesin diye label'ları tutuyor bir tanesi. bir diğeri korkma diyor, bozulan bişey olursa ben tamir ederim. elinde ingiliz anahtarı.. ninca temasına da bayıldım. daha "sakin ama yine de eğlenceli" bir tema için belki bir zoozimp elinde mektubuyla gelse'yi tercih ediorum.
grant me the serenity to accept the things i can not change, the courage to change the things i can, and the wisdom to know the difference...
wrong move!

let's just keep keep singing!



lover i don't have to love.bright eyes.
but you but you write such pretty words
but life's no story book
love is an excuse to get hurt
and to hurt do you like to hurt?

uyandığında paramparça olmak

sabah kalkmak istemezsin yataktan. hem sonbahardır, hem de sonbaharın engüzel havasıdır.
güneş vardır dışarıda ve hatta içeri bile girmek ister, utanmadan. neden utansın...
zar zor giyinirsin. ne giyeceğini düşünmeden ilk bulduklarını geçirirsin. bi şekilde dışarı atarsın kendini. arabaya doğru yürürken, ki güneşle ilk temastır bu, tepeden sana güldüğünü fark edersin. temiz havayı solumamaya çalışırsın çünkü en çok o hatırlatacaktır sana. herhangi bir şeyi.
çünkü sen hatırlamak istiyorsun aslında. çünkü unutman gerekenleri kabul edip çeviremiyorsun sayfayı. çünkü biliyorsun ki hava yağmurlu olsa da hatırlayacak çok şeyin var. şarkılar, güzel havalar, rüyalar senin bahanen. çünkü insansın, bilmem ya da kendini öyle kandırıyorsun.
ihtiyacın olan zamansa, hani çabuk geçerdi zaman? diye ağlyorsun. halbuki biliyorsun, gerçekten istesen...
arabaya binmene az kalmışken koşarak eve dönmek, havasız odanda yorganın altına saklanmak ve bir daha çıkmamak istiyorsun...
ama yapamazsın. gitmek zorundasın. kimseye açıklayamazsın bu hastalığını.
ve biliyorsun ki yarın, yağmur yağacak belki ama sen aynı şeyleri yaşayacaksın....

04 Aralık 2008

ihavemymentalhealth...

düşünmüorum.
düşünmüyorum, düşünmüorum, düşünmüorum.
düşünmüyorum!
düşünmüorum!!!!

sabahtan akşama kadar maç seyretmek istiyorum. manken/teknikdirektörümüze, sabri'ye, meira'ya saldırmak istiorum. baroş topu ellesin, servet kalenin dibinde çalım atmaya çalışsın, meyra hepsini seyretsin, sabri mal gibi topa vurupdursun, linkoln çalım atsın, kiwıl'ın yaptığı ortalar mutlaka savunmaya çarpsın istiyorum. başka bişey düşünmeyeyim, dalga geçeyim 90 dk'nin nasıl geçtiğini anlamadan bir başka 90 dk başlasın istiyorum. en çok da karşı takım saldırırken desantis yere yatsın, topu tutsun, gömülsün, topa sarılsın sıkı sıkı ve bırakmasın istiyorum. acayip iyi hissediorum kaleciler o hareketi yaptığı zaman.. mümkünse bi 10 dk kalabilir öyle. ben de seyrederim...

düşünmeyeyim istiyorum.
ne ekşiyi, ne limonu, ne davulu, ne zurnayı...










apple tree - katie herzig
"Most of the time, we can't tell what's wrong with somebody by just looking at them. After all, they can look perfectly fine on the outside, while their insides tell a whole other story." s3e7

03 Aralık 2008


dün breakfast at tiffany's seyrettim. en çok eğlendiğim yeri audrey'nin evinde verdiği partiyi ayna karşısında geçiren hatundu. önce kahkahalar atıyor sonra salya sümük ağlıyor, kendi kendine... (bkz: güleriz ağlanacak halimize)
Breakfast at Tiffany's.Deep Blue Something.
flickr

02 Aralık 2008

çocuklar ve hayvanlar.mor ve ötesi.
<3
the naked man

Lily's list of 50 reasons to have sex
-------------------------------------------------------------------------

süper bir bölüm izledik yine how i met your mother'dan. bir anda herkes mitch'in öğrencisi olur ve amaçlarına ulaşmak için onun methodunu öğrenir ve uygularlar. bunları uygularken aslında hepsinin özel hayatlarında yaşadıkları karmaşıklık ve saçmalıklar da(barney'nin robin aşkı, ted'in stella'dan "kurtulması" vs...) yok sayılmıyor, tabi ki yine hiçbirimizi boğmadan.
yine de itiraf edeyim ted'in yapabileceğine inanmazdım.. ama memnun kalmadım değil :) lily'nin hastasıyım. "i have boobs" pozu...
bu defa ilgi odağımız barney değildi. barney hatta "2 out of 3" başarısının şanssız kısmıydı. onu da sevdim. the naked man insani şeylerden, insanlara olan aşklardan daha önemlidir yorumu da barney'nin kalbimizdeki tahtını sağlamlaştırır.
robin'in gerçekten zor bi dönemde olduğunu varsayıyor, allah düşürmesin diyorum... “The only thing standing between you and sex is clothes”

bir de dizinin başından alıntı:
How long it takes to get over a breakup, courtesy of Ted’s friends:
Lily (Half the time of the relationship),
Marshall (A week for every month),
Robin (10,000 Drinks),
Barney (Steps from the bed to the door)


Rejans yılbaşı için çok iddialı.... tüm beklentilerimizi karşılayacak bir gece sunuyormuş... tebrik ederim! yeni yılda en çok heycanlandıracak şeyi belirleyelim de, rejans bu konuda ne yapabilir merak etmiyor değilim...

------------------------------------------------------------------------------

Mutluluk… Başarı… Sağlık…
Yeni yıldan beklediğiniz her şey
Önce Rejans’ta!

Yeni yıla nasıl girerseniz o yıl öyle geçer derler.
Unutulmaz yılbaşı gecelerinin mekânı Rejans Restaurant, bu yıl da size, tüm beklentilerinizi karşılayacak bir gece sunuyor.
Sizi, yeni yılda en çok heyecanlandıracak şeyi belirleyin,
gerisini Rejans’a bırakın!

--------------------------------------------------------------------------------

my aim is true

alison.elvis costello.
dün akşam philadelphia izledik... tom hanks muhteşemdi. ve bir avukattan daha reddi yedikten sonra şapkasıyla caddede bir süre durduğu, fondaki müziğiyle (streets of philadelphia), tom'un bakışıyla, anlattıklarıyla donup kaldığım sahne...
bayan avukatın sırıtması midemi bulandırıyordu ve konuşması çok yavaştı, kafasını koparmak istedim.. pek de sevgi doluyum yine..
başka yorumum yok.
streets of philadelphia.bruce springsteen.

01 Aralık 2008


bana fıratı sevdirenleri anıorum.